27 Aralık 2024 Cuma

12. Hafta: Toplumsal Cinsiyet ve İktisat Sosyolojisi

12. Hafta: Toplumsal Cinsiyet ve İktisat Sosyolojisi

Toplumsal cinsiyet, ekonomik sistemlerin işleyişinde ve toplumsal eşitsizliklerin yeniden üretilmesinde temel bir rol oynar. İktisat sosyolojisi, ekonomik faaliyetlerin cinsiyet temelli yapısını inceleyerek, ekonomik ilişkilerin yalnızca maddi değil, aynı zamanda toplumsal bağlamda şekillendiğini vurgular. Bu perspektif, kadınların ve erkeklerin ekonomik süreçlerdeki farklı deneyimlerini anlamak için güçlü bir araçtır.

Ekonomik alanlarda toplumsal cinsiyet eşitsizliği birçok biçimde kendini gösterir. Kadınlar genellikle daha düşük ücretli işler yapar, iş gücü piyasasında ayrımcılığa uğrar ve ücretsiz ev içi emek yükünü taşır. Bu durum, kadınların ekonomik güçlenmesini engellerken, toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirir. Nancy Fraser gibi düşünürler, bu tür eşitsizliklerin ekonomik sistemlerin temel yapısından kaynaklandığını ve yalnızca ekonomik reformlarla değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümlerle çözülmesi gerektiğini savunur.

Ayrıca, feminist ekonomistler, kadınların ev içi emeğinin ekonomik sistemlerde nasıl görünmez hale getirildiğini eleştirir. Örneğin, çocuk bakımı, yaşlı bakımı ve ev işleri, çoğunlukla kadınların sorumluluğunda olan, ancak ekonomik değer taşımadığı düşünülen faaliyetlerdir. Oysa bu işler, ekonomik sistemin sürdürülebilirliği için vazgeçilmezdir.

İktisat sosyolojisi, toplumsal cinsiyet perspektifini ekonomik analizlere dahil ederek, daha adil ve kapsayıcı politikaların geliştirilmesine katkı sağlar. Toplumsal cinsiyet eşitliği, yalnızca ahlaki bir gereklilik değil, aynı zamanda ekonomik sürdürülebilirlik için de kritik bir öneme sahiptir.

Okuma Önerisi:

Gülay Toksöz, Türkiye’de Kadınların İşgücü Piyasasındaki Yerlerine Makroekonomik ve Sosyokültürel Çerçeveden Bir Bakı, file:///C:/Users/garan/Downloads/Tokso%CC%88z_Kad%C4%B1nI%CC%87stihdam%C4%B1.pdf

Filiz Baloğlu, “Women’s ‘Connected Lives’ During the COVID-19 Pandemic:From Home to the Economy”, The Covid-19 Pandemic Global Risks and Uncertainties, Ed. Nazan Susam, Istanbul University Press, 2020, pp.193-214.

İleri Okuma Önerisi:

“Ekonomik ve Sosyolojik Ücrette Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğine Yaklaşımlar”, Yaz. William P. Bridges ve Robert L. Nelson, İktisadi Hayatın Sosyolojisi, Ed. Mark Granovetter ve Richard Swedberg, s. 308-343, İstanbul: Alfa Yayınları.

Film/Belgesel Önerisi: Volver, Pedro Almadovar, 2005.

20 Aralık 2024 Cuma

11. Hafta: Din ve İktisat Sosyolojisi

11. Hafta: Din ve İktisat Sosyolojisi

Din ve ekonomi, tarih boyunca toplumların sosyal, kültürel ve ekonomik yapılarının şekillenmesinde birlikte var olmuştur. İktisat sosyolojisi, bu iki alanın etkileşimini incelerken, dinin ekonomik davranışları nasıl etkilediğini ve ekonominin dini kurumlar üzerindeki etkilerini araştırır. Bu bağlamda, din ve ekonomi arasındaki ilişki sadece maddi kaynakların yönetimiyle değil, aynı zamanda etik, kültürel normlar ve toplumsal dayanışma ile de ilgilidir.

Max Weber’in Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı çalışması, din ile ekonomi arasındaki ilişkiyi inceleyen en önemli eserlerden biridir. Weber, Protestan ahlakının disiplin, çalışkanlık ve tasarruf gibi değerleri vurgulayarak modern kapitalizmin ortaya çıkışında önemli bir rol oynadığını savunur. Bu bağlamda, dinin ekonomik davranışlar üzerindeki etkisi yalnızca bireysel düzeyde değil, aynı zamanda toplumsal düzeyde de belirgin hale gelir.

Din, ekonomik dayanışma mekanizmaları oluşturma konusunda da önemli bir rol oynar. Sadaka, zekat ve hayır kurumları gibi dini uygulamalar, ekonomik eşitsizliklerin hafifletilmesine katkıda bulunabilir. Bununla birlikte, dinin ekonomik sistemlerdeki rolü bazen çatışmalara da yol açabilir; örneğin, faiz yasağı gibi dini kurallar, modern finansal sistemlerle uyum sorunu yaratabilir.

İktisat sosyolojisi, din ve ekonominin nasıl bir arada var olduğunu ve bu iki alanın toplumsal yapıları nasıl etkilediğini anlamamıza yardımcı olur. Bu perspektif, dini inançların ekonomik kararlar üzerindeki etkisini ve ekonomik yapıların dini yaşamı nasıl şekillendirdiğini analiz etmek için güçlü bir çerçeve sunar.

Okuma Önerisi:

Türkislamoğlu, E. (2021). Sabri F. Ülgener’in Düşünce Dünyasında “Osmanlı İmparatorluğu Neden Kapitalistleşemedi?” Sorusunun İzini Sürmek. İstanbul İktisat Dergisi, 71(1), 251-282.

İleri Okuma Önerisi:

“İnsani Değerler ve Piyasa: 19. Yüzyıl Amerika’sında Hayat Sigortası ve Ölüm Örneği

”, Yaz. Viviana A. Zelizer, İktisadi Hayatın Sosyolojisi, Ed. Mark Granovetter ve Richard Swedberg, s. 237-256, İstanbul: Alfa Yayınları.

Film/Belgesel Önerisi: Ahlat Ağacı, Yön. Nuri Bilge Ceylan, 2018.

17 Aralık 2024 Salı

Öğrenci Yazıları-Türkiye’de İç Göçün Bölgesel Yoksulluk Üzerindeki Etkisi: Tarım Sektörünün Belirleyici Rolü

Mehmet Zanbak ve Reyhan Özeş Özgür'ün "Türkiye'de İç Göçün Bölgesel Yoksulluk Üzerindeki Etkisi: Tarım Sektörünün Belirleyici Rolü" başlıklı makalenin özet ödevi:

Makalenin Künyesi; Mehmet Zanbak (Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Ekonometri Bölümü) ve Reyhan Özeş Özgür tarafından yazılmış, Journal of Economy Culture and Society’ de 2019 yılında yayınlanmıştır.

Anahtar kelimeler: Yoksulluk, göç, bölgesel göç, panel veri analizi

Özet 

Bu çalışma Türkiye’deki yoksul sayısı ve oranlarını bir çok etkenden biri olan göç ile ilgisini ortaya koymaya çalışmıştır.1950’li yıllardaki şehirleşmeden itibaren baz alarak 1990’lı yıllarda artan ve bu dönemlerden günümüze devam eden kırdan kente göç ile yoksulluğun ilişkisini iktisadi ve yoksullaşma temelindeki etkileriyle incelemiştir.  

Yöntem

Araştırma özelinde nicel ve nitel yöntemler kullanılmıştır nitel yöntemler köyden kente göçün nedenleri ve sonuçlarıyla yoksullaşmadaki etkilerini incelemiştir bu incelemede literatür taramaları destekleyici unsur olmuştur. Nicel yöntemlerde ise Türkiye’de bulunan 12 bölge belirlenmiş, sayısal verilerle verilen ve alınan göç sayısıyla beraber kişi başına düşen milli gelir, yoksul sayısı ve tarımsal üretim oranı da veri olarak kullanılmıştır bu veriler ile  ampirik, ekonometrik bir analiz yapılmıştır. 

Öğrenci Yazıları-Rango Filminin C. W. Mills’in “İktidar Seçkinleri” Kavramı ve “Oligarşinin Tunç Yasası” Üzerinden İncelenmesi

Rango Filminin C. W. Mills’in “İktidar Seçkinleri” Kavramı ve “Oligarşinin Tunç Yasası” Üzerinden İncelenmesi

C. Wright Mills’in 1956 tarihli İktidar Seçkinleri kitabında ele alınan iktidar seçkinleri kavramı, iktidar, servet ve şöhret bileşenlerinin gücünü kullanarak otoriteyi elinde tutan zümrelerin toplamını tarif eder. Bu zümreler siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda, yani hükümetin üst düzeylerinde faaliyet gösterir. Mills’e göre bu üç elit içinden askeri elit topluluğu, diğer topluluklar arasında şiddet tekeline sahipliğinden kaynaklanan bir üstünlüğe sahiptir.

Filmdeki Dirt Kasabasının yönetim yapısını incelediğimizde otoriteyi elinde tutan belediye başkanı kaplumbağa karakteri ile askeri alanda karşımıza çıkan yılan Çıngıraklı Jake’i görüyoruz. Belediye başkanı suyu saklayıp kontrol ederek halkın kendisine bağımlı hale gelmesini sağlar. Su kaynağı üzerindeki kontrol gücü, belediye başkanının siyasal ve ekonomik gücünün kaynağıdır. Çıngıraklı Jake karakteri halkı korkutmak yoluyla otoriteyi pekiştirmesi için konumlanmış askeri bir figürdür. Öte yandan plansız bir şekilde kendini kasabada bulan protagonistimiz Rango ise yine plansız bir şekilde kasabanın şerifi olur ve süreç içerisinde bir yandan benliğini ararken bir yandan da bu yönetim yapısına karşı başlangıçta pek bilinçli olmayan bir mücadele verir.

Öğrenci Yazıları- İnsan Sonrası Kurguda Tüketim Olgusunun Önemi ve Tüketime Bakışı Cesur Yeni Dünya Romanı Üzerinden Okumak

Ömer Torlak'ın "İnsan Sonrası Kurguda Tüketim Olgusunun Önemi ve Tüketime Bakışı Cesur Yeni Dünya Romanı Üzerinden Okumak" Makalesi Özeti 

Özet:

İnsan eylem ve ilişkilerinin diğer canlılar ve çevre üzerindeki etkileri, insan sonrası kurgunun temelini oluşturur. İnsan sonrası kurgular, insanın araştırma merakı ve gelişime açıklık özellikleri ile açıklanabilir. İnsan sonrası, edebiyatın da ilgi alanına girmiştir. Bu çalışmada, "Cesur Yeni Dünya" romanı üzerinden insan sonrası kurguda tüketim olgusu incelenmiştir. Roman, muhafazakâr bir dönemde yazılmış olup, tüketim değerleri ve tüketici davranışları insan sonrası kurgu için önemli ipuçları sunar. İnsan sonrası kurguda, daha fazla tüketerek sorgulamadan uzaklaşma düşüncesi işlenmiştir. Tüketim, insan sonrası kurguda önemli bir unsur olarak kullanılmış ve gerçek hayatta da karşılık bulmuştur. Romanın kurgusu ve yazarının öngörüsü, tüketim olgusunun önemini vurgular.

Anahtar Kelimeler: Tüketim, İnsan sonrası kurgu, Roman, Romanda tüketim olgusu

İnsan Sonrası Kurgu: İnsan eylem ve ilişkilerinin diğer canlılar ve çevre üzerindeki etkilerini ele alan bir kurgu türü.

1. Giriş

İnsan zekasının geliştirdiği ürün ve teknolojiler her zaman insanın ve ekosistemin lehine değildir. İyi niyetli çabalar bile bazen zarar verebilir. Teknolojik değişim ve dönüşüm hızına ayak uydurmak zor olabilir. Bu nedenle, hikâye, roman ve filmler insanları yeni teknolojilere hazırlamaya çalışır. Roman ve filmler, insanları tüketici olarak yönlendirebilir ve ütopya karşısında eleştirel bir duruş sergileyebilir. Distopik eserler, bazen iktidarın amaçlarına hizmet etmek için üretilir. Çalışmanın amacı: distopik üretimlerin tüketim değerleri ve tüketici davranışları üzerindeki etkilerini incelemektir. Hümanizmden insan sonrasını irdeleyen sosyal bilimler, insan zekasının eylediklerinin sonuçlarını inceler. İnsan sonrası kavramı, bilimsel ve felsefi yönleriyle kuşkulu ve kaygan bir kavramdır. Bilimkurgu ile gerçek arasındaki ilişkilendirmeler, niyetten bağımsız okunamaz. Teknolojik gelişmelere bağlı olarak hümanist ve post-hümanist yaklaşımlar arasındaki karşıtlık devam eder. Çalışma, "Cesur Yeni Dünya" romanı üzerinden insan sonrası kurguda tüketim olgusunu inceler. Tüketim, insanın hayatını devam ettirmenin gereklilikleri arasında yer alır ve insan sonrası kurgu içinde de ihmal edilemez. Tüketim teorileri ile ilişkilendirilerek içerik analizi yoluyla incelenmiştir.

Öğrenci Yazıları-İktidar Seçkinleri ve Rango Filmi Değerlendirmesi

İktidar Seçkinleri ve Rango Filmi

C. Wright Mills’in İktidar Seçkinleri kavramı, toplumdaki iktidar ilişkilerini anlamak için oldukça önemli bir çerçeve sunuyor. Mills, toplumun en tepesinde yer alan küçük bir grubun ekonomik, politik ve askeri seçkinlerin toplumun geri kalanı üzerinde orantısız bir güce sahip olduğunu savunuyor. Bu güç, halkın ihtiyaçlarını göz ardı ederek seçkinlerin kendi çıkarlarına hizmet eden kararlar almasıyla kendini gösteriyor.

Rango, başta bir kimlik arayışı hikayesi gibi görünse de, aslında güç ve adalet kavramlarını sorgulayan aynı zamanda da sorgulatan bir film. Filmin geçtiği Çamur Kasabası, su kıtlığı nedeniyle hayatta kalma mücadelesi veren bir topluluktan bahseder. Su, diye adlandırdığımız aslında bir metafordur; su, burada yalnızca bir yaşam kaynağı değil, aynı zamanda güç ve kontrolün sembolüdür. Kasabanın belediye başkanı, suyun kontrolünü elinde tutarak halkı kendi çıkarlarına hizmet etmeye zorlar. Bu durum, Mills’in bahsettiği seçkinler grubunun toplum üzerindeki baskısını çok net bir şekilde yansıtır. Halk suya muhtaç olduğu için itaat etmek zorunda kalır; böylece, seçkinlerin gücü daha da artar.

15 Aralık 2024 Pazar

Öğrenci Yazıları-Türkiye'de İç Göçün Bölgesel Yoksulluk Üzerindeki Etkisi: Tarım Sektörünün Belirleyici Rolü

Mehmet Zanbak ve Reyhan Özeş Özgür'ün "Türkiye'de İç Göçün Bölgesel Yoksulluk Üzerindeki Etkisi: Tarım Sektörünün Belirleyici Rolü" başlıklı makalenin özet ödevi:

Bu çalışmada İstanbul, Batı Marmara, Ege, Doğu Marmara, Batı Anadolu, Akdeniz, Orta Anadolu, Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, Kuzeydoğu Anadolu, Orta Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere 12 bölge incelenmektedir. Yoksulluk, insanın hayatta kalabilmek için gerekli olan asgari ihtiyaçlarını karşılayamama durumudur. Gelir, tüketim harcaması, birey için gerekli olan asgari kalori miktarı, eğitim ve sağlık imkanlarından yararlanması gibi hesaplanabilir kriterleri esas alan objektif yaklaşımın yanında bireye özel olan ve bireyin kendini yoksul hissedip hissetmediği üzerinde durulan subjektif yaklaşım yoksulluğun tanımlanmasında ve tespit edilmesinde temel alınan 2 ana yaklaşım olarak sıralanabilir. Göreli yoksulluk: Toplumun genel düzeyine göre belli bir sınırın altında gelir veya harcamaya sahip olunmasıdır.

Göç: İnsan topluluklarının ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal ve güvenlik gibi nedenlerden dolayı bir yerden başka bir yere gitmesidir.

Oluşumuna göre göç çeşitleri:

1) İlkel göç: Ekolojik itici faktörler nedeniyle oluşur. Çevresel zorluklardan kaynaklanır.

2) Zorlama ile yapılan göç: Bu çeşitte itici faktör sosyal yapıdır.

3) Kitlesel göç: Serbest iradenin bir sonucu olarak ortaya çıkar.

4) Bireysel göç: Serbest iradenin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Sadece tek bir bireyin göç hareketi değil bir çekirdek ailenin yaptığı göç değerlendirilmektedir.

13 Aralık 2024 Cuma

10. Hafta: Çalışma Hayatı ve İktisat Sosyolojisi

10. Hafta: Çalışma Hayatı ve İktisat Sosyolojisi

Çalışma hayatı, bireylerin ekonomik faaliyetlere katılımının ötesinde, toplumsal ilişkilerin ve kimliklerin şekillendiği bir alan olarak karşımıza çıkar. İktisat sosyolojisi, iş gücünün ve ekonomik yapının, toplumsal bağlamdan bağımsız düşünülemeyeceğini savunur. Çalışma hayatını anlamak için ekonomik modellerin ötesine geçerek, sosyal etkileşimler, kültürel normlar ve güç ilişkilerini incelemek gerekir.

İktisat sosyolojisi, özellikle emek piyasalarının toplumsal ve kültürel temellerine odaklanır. İşe alım süreçlerinden ücret eşitsizliğine kadar pek çok dinamik, sadece ekonomik arz ve talep dengesiyle açıklanamaz. Örneğin, toplumsal cinsiyet, etnik köken ve sınıf faktörleri, iş gücü piyasasında eşitsizliklerin yeniden üretilmesine yol açabilir. Aynı zamanda, iş yerlerindeki hiyerarşi, dayanışma ağları ve informal ilişkiler, çalışanların deneyimlerini derinden etkiler.

Karl Polanyi'nin büyük dönüşüm kavramı, emeğin salt bir meta haline getirilmesinin toplumsal yapılar üzerinde nasıl yıkıcı etkiler yaratabileceğini vurgular. Çalışma hayatında bireylerin yalnızca üretim faktörü olarak görülmesi, toplumsal yabancılaşmayı ve iş güvencesizliğini artırabilir. Bununla birlikte, işçi sendikaları ve kolektif örgütlenme gibi sosyal mekanizmalar, bu olumsuzluklara karşı dayanışmayı güçlendiren önemli araçlardır.

Çalışma hayatı, yalnızca ekonomik bir süreç değil, aynı zamanda toplumsal değerlerin ve kimliklerin şekillendiği bir alan olarak görülmelidir. İktisat sosyolojisi, bu karmaşık ilişkiyi çözümlemek için güçlü bir perspektif sunar.

Okuma Önerisi:

Sunar, L. (2020). Türkiye’de Mesleki İtibar: Dönüşen Çalışma Hayatı ve Mesleklerin Sosyal Konumu. Journal of Economy Culture and Society(Özel Sayı 1 / Supplement 1), 29-58. https://doi.org/10.26650/JECS2020-0053

İleri Okuma Önerisi:

“Pazar Ekonomisi: Köylü Pazarlamasında Bilgi ve Arama”, Yaz. Clifford Geertz, İktisadi Hayatın Sosyolojisi, Ed. Mark Granovetter ve Richard Swedberg, s. 228-236, İstanbul: Alfa Yayınları.

Film/Belgesel Önerisi: Birdman, Yön. Alejandro González Iñárritu, 2015.

6 Aralık 2024 Cuma

09. Hafta: Göç ve İktisat Sosyolojisi

9. Hafta: Göç ve İktisat Sosyolojisi

Göç, tarih boyunca toplumsal değişimlerin ve ekonomik yapıların temel bir unsuru olmuştur. İnsanların bir yerden başka bir yere hareket etmesi, sadece fiziksel bir değişim değil, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve kültürel bir dönüşümü ifade eder. İktisat sosyolojisi, göç olgusunu ekonomik modellerin ötesinde, sosyal bağlamlarla birlikte analiz ederek derinlemesine bir perspektif sunar.

Göçün ekonomik boyutu genellikle iş gücü hareketliliği ve piyasa ihtiyaçları üzerinden ele alınır. Göçmenler, çoğunlukla düşük ücretli işlerde çalışarak üretim süreçlerine katkıda bulunur ve ekonomik büyümeye destek sağlar. Ancak iktisat sosyolojisi, bu sürecin yalnızca ekonomik faydalarla sınırlı olmadığını; aynı zamanda toplumsal eşitsizliklerin yeniden üretildiği bir alan olduğunu vurgular. Örneğin, göçmen işçilerin çalışma koşulları ve toplumsal kabul görme süreçleri, ekonomik yapılar kadar sosyal ilişkilerle de şekillenir.

Göç, bireylerin sosyal sermaye birikiminde de önemli bir rol oynar. Göçmenlerin yerleştikleri toplumlarda kurdukları ağlar, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde dayanışma ve entegrasyon mekanizmalarını güçlendirebilir. Ancak bu ağlar, bazı durumlarda ayrımcılığa veya dışlanmaya da zemin hazırlayabilir.

İktisat sosyolojisi, göçün yerel ve küresel ekonomik sistemlerle nasıl ilişkili olduğunu anlamamıza yardımcı olurken, göçmenlerin deneyimlerini sosyal bir bağlamda ele alarak daha bütüncül bir analiz sağlar. Bu bakış açısı, hem politikaların hem de toplumsal algıların yeniden şekillendirilmesinde kritik bir role sahiptir.

Okuma Önerisi:

Zanbak, M., & Özeş Özgür, R. (2019). Türkiye’de İç Göçün Bölgesel Yoksulluk Üzerindeki Etkisi: Tarım Sektörünün Belirleyici Rolü. Journal of Economy Culture and Society(60), 145-169. https://doi.org/10.26650/JECS2019-0049

İleri Okuma Önerisi:

“Gömülülük ve Göçmenlik: İktisadi Eylemin Sosyal Belirleyicileri Üzerine Notlar”, Yaz. Alejandro Portes ve Julia Sensenbrenner, İktisadi Hayatın Sosyolojisi, Ed. Mark Granovetter ve Richard Swedberg, s. 193-221, İstanbul: Alfa Yayınları.

Film/Belgesel Önerisi: Kandahar, Yön. Mohsen Makhmalbaf, 2001.