Özet:
İnsan eylem ve ilişkilerinin diğer canlılar ve çevre üzerindeki etkileri, insan sonrası kurgunun temelini oluşturur. İnsan sonrası kurgular, insanın araştırma merakı ve gelişime açıklık özellikleri ile açıklanabilir. İnsan sonrası, edebiyatın da ilgi alanına girmiştir. Bu çalışmada, "Cesur Yeni Dünya" romanı üzerinden insan sonrası kurguda tüketim olgusu incelenmiştir. Roman, muhafazakâr bir dönemde yazılmış olup, tüketim değerleri ve tüketici davranışları insan sonrası kurgu için önemli ipuçları sunar. İnsan sonrası kurguda, daha fazla tüketerek sorgulamadan uzaklaşma düşüncesi işlenmiştir. Tüketim, insan sonrası kurguda önemli bir unsur olarak kullanılmış ve gerçek hayatta da karşılık bulmuştur. Romanın kurgusu ve yazarının öngörüsü, tüketim olgusunun önemini vurgular.
Anahtar Kelimeler: Tüketim, İnsan sonrası kurgu, Roman, Romanda tüketim olgusu
İnsan Sonrası Kurgu: İnsan eylem ve ilişkilerinin diğer canlılar ve çevre üzerindeki etkilerini ele alan bir kurgu türü.
1. Giriş
İnsan zekasının geliştirdiği ürün ve teknolojiler her zaman insanın ve ekosistemin lehine değildir. İyi niyetli çabalar bile bazen zarar verebilir. Teknolojik değişim ve dönüşüm hızına ayak uydurmak zor olabilir. Bu nedenle, hikâye, roman ve filmler insanları yeni teknolojilere hazırlamaya çalışır. Roman ve filmler, insanları tüketici olarak yönlendirebilir ve ütopya karşısında eleştirel bir duruş sergileyebilir. Distopik eserler, bazen iktidarın amaçlarına hizmet etmek için üretilir. Çalışmanın amacı: distopik üretimlerin tüketim değerleri ve tüketici davranışları üzerindeki etkilerini incelemektir. Hümanizmden insan sonrasını irdeleyen sosyal bilimler, insan zekasının eylediklerinin sonuçlarını inceler. İnsan sonrası kavramı, bilimsel ve felsefi yönleriyle kuşkulu ve kaygan bir kavramdır. Bilimkurgu ile gerçek arasındaki ilişkilendirmeler, niyetten bağımsız okunamaz. Teknolojik gelişmelere bağlı olarak hümanist ve post-hümanist yaklaşımlar arasındaki karşıtlık devam eder. Çalışma, "Cesur Yeni Dünya" romanı üzerinden insan sonrası kurguda tüketim olgusunu inceler. Tüketim, insanın hayatını devam ettirmenin gereklilikleri arasında yer alır ve insan sonrası kurgu içinde de ihmal edilemez. Tüketim teorileri ile ilişkilendirilerek içerik analizi yoluyla incelenmiştir.
2. İnsan Sonrası ve Romanlarda İnsan Sonrası Kurgu
İnsan sonrası kavramı, insan soyunun tükenmesi veya yoksullaşmasıyla ilgili değil, aksine insan olanı yeniden tesis etmenin bir yolu olarak görülür. Braidotti, insan sonrasına eleştirel ve yaratıcı bir özne olarak bakılabileceğini belirtir. Teknolojik gelişmeler, özellikle insan biyolojisine yönelik etkileriyle, insan sonrasına farklı bakış açıları sunar. NBIC (nanoteknoloji, biyoteknoloji, bilgi teknolojisi ve bilişsel bilimler) ve GRAIN (genetik manipülasyon, robotik, yapay zekâ ve nanoteknoloji) teknolojileri, insanlık sonrası bir gelecek vaat eder veya tehdit eder. Bu teknolojiler, insan sonrasına olumlu ve eleştirel bakışların göstergesidir. Distopik içerikli film ve romanlar, tüketici profili oluşturmayı amaçlar. Yapay zekanın ve yeni tüketici eğilimlerinin sorgulanması önemlidir. Modern pazarlama, gelişen teknolojilerle tüketiciye ilişkin verilerin işlenmesiyle faydalı sonuçlar üretebilir. İnsan sonrası kavramı, edebiyat ve sinemada popüler ve eleştirel yaklaşımlarla ele alınır. Bilim kurgu ve cyberpunk gibi türler, insan sonrasını farklı şekillerde işler. Nanoteknolojideki gelişmeler, post-insan olabileceğimizi gösteren yeni metinsellik biçimlerini sunar. Aldous Huxley'in "Cesur Yeni Dünya" romanı yazarıdır. Braidotti, insan sonrası kavramının insan soyunun tükenmesi veya yoksullaşmasıyla ilgili olmadığını, aksine insan olanı yeniden tesis etmenin bir yolu olduğunu belirtir. Bu, yeni evrenselci bir hümanist bakış açısı veya insan kibrinin azaltılması yoluyla insanlar arasındaki dayanışmayı geliştirmeyi amaçlar.
3. Cesur Yeni Dünya Romanı
Aldous Huxley, 1894 yılında İngiltere'de doğmuş ve yirmili yaşlarda şiir ve öyküler yazmaya başlamıştır. 1921 yılında yayımlanan "Krom Sarısı" romanı ile edebiyat dünyasında tanınmıştır. Huxley, "Cesur Yeni Dünya" romanını 1932 yılında yayımlamıştır. Bu roman, George Orwell'in "Bin Dokuz Yüz Seksen Dört" romanı ile birlikte, yirminci yüzyılın ikinci yarısında insanlığın geleceğine ilişkin distopik fikirlerr sunar. "Cesur Yeni Dünya" romanında, teknolojik ve bilimsel gelişmelerin tasviriyle toplumsal homojen bir yapı içinde bireyin özerkliğinin yok edildiği, ailenin, dinin, edebiyatın, sanatın ve çeşitliliğin olmadığı bir toplum tasvir edilir. Huxley, tüketimi, tek tipleştirmeyi ve bireyin yalnızlığını eleştirel bir gözle inceler. Roman, insanları devlete itaat ettirme ve köleleştirme kurgusunun yanı sıra, ekonomik güvence ve uyuşturucu programları ile insanların kölelik yapmayı sevmesini sağlar. Huxley'in romanı, modern toplumların giderek yalnızlaşan, mekanikleşen ve etik değerlerini yitiren bireylerini eleştirir. Roman, trans hümanist bir eleştiri olarak da okunabilir ve insanlığın kırılganlığını vurgular. Huxley, gelecekte insanların köleliklerini sevdirme sorunu üzerine büyük çaplı araştırmalar yapılacağını öngörür. 1940'larda, DNA'nın evrimdeki rolü hakkında bilgi eksikliği, bilimkurgu yazarlarına genetik değişimi hayal etmek için öjenik ve mutasyon gibi iki ana mekanizma bıraktı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, radyasyonun etkileri ve nükleer savaşın neden olduğu mutasyonlar, evrim hakkında kurgu için önemli bir araç haline geldi. Huxley'in "Cesur Yeni Dünya" romanı, bu tür konuların henüz konuşulmadığı bir dönemde yazılmıştır. Huxley'in romanında, biyoloji kontrol edilerek insan nörolojisinin değişimi öngörülür. Romanın distopik yönü, karakterlerin kendi hayatlarını etkileyememeleri ve dünyaya tepki verememeleridir. İnsanların haz ve konfor içinde yaşadığı, ancak düşünme ve eleştirme yeteneklerinin ortadan kaldırıldığı bir toplum anlatılır. Roman, insanların normal yaşamları ve yaşlanıp ölmeleri bir mutsuzluk olarak ele alınır. İnsanların özgürlük talepleri ve kendi bilincine sahip olma istekleri bir kuruntu olarak görülür. Huxley, teknolojik gelişmelerle insanların mutluluk adına neler yapabileceğini öngörür.
4. Sosyal ve Ekonomik Durum Karşısında Romandaki Tüketim Değerleri Kurgusu
Roman, insan sonrası kurgusunda tüketim değerleri ve tüketici davranışlarını yönlendirme ile başarılabileceğini gösterir. Boş zaman tüketimi ve referans grup teorisi bağlamında, seçkin sınıfın artan boş zamanlarını eğlenme amaçlı tüketimlere ayırabileceği vurgulanır. Annelik doğal seyri içinde bedenin çirkinleşmesi olarak görülür ve ölüm olağan bir olgu olarak kabul edilir. İnsan sonrası toplumda, bireylerin daha çok tüketmesi ve tüketirken kaygı duymaması arzulanır. İstikrarın bozulmaması için her türlü önlem alınır. İnsan sonrasına ilişkin daha fazla eleştirel bakış ortaya konur. Denetçi Mustafa Mond'un savunmada kaldığı diyaloglarla eleştirilirmiş. Huxley'in romanında, Ford, Dünya Devleti'nin ilahı olarak kurgulanır ve endüstri felsefesi hayatın her yönüne hükmeder. Roman, tüketimle ilgili konularda eleştirel değerlendirmelere yol açar. İnsan sonrası tüketici davranışlarının araştırılması ve pazarlama profesyonellerinin bu değişimle aynı hızda hareket etmeleri gerektiği vurgulanır.
5. Sonuç
İnsan sonrasına ilişkin tartışmalar, insan soyunun tükenmesi veya kibrin azaltılması gibi farklı bakış açılarını içerir. Bu tartışmalar, teknolojik gelişmelerle birlikte büyüyerek devam eder. İnsan sonrasına yönelik araştırma ve çalışmalarda problemin doğru teşhisi ve çözüm önerilerine yaklaşım niyetleri önemlidir. Ancak, her iyi niyetli çabanın olumlu sonuçlar doğurmayabileceği de unutulmamalıdır. İnsan sonrası kurguda tüketim değerleri ve tüketici davranışları önemli bir rol oynar. "Cesur Yeni Dünya" romanı, bu kurguda tüketim değerleri ve tüketici davranışlarının nasıl kullanıldığını gösterir. Roman, yazıldığı dönemin sosyal ve ekonomik şartları ile öngörüsü bakımından önemli bir eserdir. Bugün, romandaki tüketim olgusunun yazarın öngörüsünden çok daha önce gerçekleştiği ve insan sonrasına ilişkin kurgunun gerçeklik haline geldiği söylenebilir. Roman, tüketim değerleri ve tüketici davranışları bağlamında artık ne ütopik ne de distopik bir olgu olarak, gündelik hayatın bir parçasına dönüşmüştür.
Berk Güden