Teknolojinin gelişmesiyle yirmi yıl sonra insanların hayal güçlerinin ürünü olan, herkesin kendisinin canlandırılmış bir avatarı olabileceği ancak değişken bir yanılsamalı duruma girmek için halüsinojenik ilaçlar kullanılması gereken, canlandırılmış, gerçeküstü bir ütopya yaratılır.
Bir yirmi yıl sonra halüsinojenik teknolojinin çok yaygın olduğu zamanlara geliriz. İnsanlar bu teknoloji sayesinde istedikleri forma bürünebilirler ve sonuç olarak insanlığın birçok olumsuz yönü artık mevcut değildir. Artık insanlığın çoğu halüsinojenik dünyadadır ve gerçek dünyada küçük bir seçkinler grubu, büyük zeplinleriyle yıkılmış şehirlerin üzerinde gezinirler.
The Congress filmini incelediğimiz zaman aslında filmin tamamen Baudrillard’ın simülasyon ve hiperrealite kuramının görselleştirilerek anlattığını fark ederiz. Baudrillard’a göre çağımızda yaşayan her türlü gerçek süreçler yerine göstergeler tarafından kuşatılmış ve işlemsel ikizinin var olduğu bir gerçeklikle yer değiştirmiştir. Dolayısıyla sentetik bir biçimde oluşturulan bu yeni gerçeklik, gerçekliğin aşamalarını bozmakta hem de gerçeklikle bağın kopmasını sağlayıp hipergerçek (hiperrealite) bir duruma getirmektedir. Bir anlamda kendi yarattığımız kopyaları o kadar çok kullanırız ki gerçeklikten tamamen koparız ve kopyaları gerçekmiş gibi algılarız. Filmde de insanlar kendi yarattıkları halüsinojenik dünyayı artık gerçekmiş gibi algılayarak yaşıyorlardı; yani sentetik bir biçimde oluşturulan halüsinojenik dünya, gerçekliği bozup gerçek dünya ile bağın tamamen kopmasını sağlayıp hipergerçek bir duruma getiriyordu. Buna filmin dışında da örnek vermek gerekirse instagramı ve linkedIni verebiliriz. İnstagram dünyadaki birçok insanın kullandığı sosyal medyada ücretsiz fotoğraf ve video paylaşma uygulamasıdır. İnstagram sayesinde internette fotoğraflarımız ve videolarımızla oluşturduğunuz bir kopyamız var. Bazı insanlar gününün büyük bir kısmını sadece telefonunun ekranından instagrama bakarak geçiriyor; sanki kopyalarımız yeni gerçeklerimizmiş gibi davranıyorlar. LinkedIn ise iş dünyasındaki kişilerin diğer kişilerle iletişim kurmasını sağlayan profesyonel sosyal iş ağı ve sosyal paylaşım platformudur. LinkedIn aslında kopyaların gerçek olması konusunda instagramdan daha ileridedir. Nasıl mı? Anlatayım: LinkedInde katıldığınız etkinlikleri kendi profilinize ekleyerek kendi yeteneklerinizi, becerilerinizi, önceden nerelerde faaliyet gösterdiğinizi herkesle paylaşabileceğiniz kopyanızı yaratabiliyorsunuz. Bazı insanlar sadece linkedIn profilinde gözüksün diye etkinliklere katılıyorlar ve aldıkları sertifikaları profillerine ekliyorlar hatta para vererek sertifika satın alanlar da var. Belli bir süre sonra insanlar kendilerini geliştirmek için değil de linkedIn profillerine daha fazla sertifika eklemek için yaşıyorlar; yani insanların kendi yarattıkları kopyaları gerçeklikleri oluyor.
İnstagram ve linkedIn gibi mecraların sentetik bir biçimde oluşturduğu bu yeni gerçeklik, gerçekliğin aşamalarını bozmakta ve gerçeklikle bağın kopmasını sağlamaktadır. Bir sonraki aşama ise bizi tamamen hipergerçek (hiperrealite) bir duruma getirmektir.
Ahmet Hasan Altıntaş