2 Ocak 2025 Perşembe

Öğrenci Yazıları-Rango ve Oligarşinin Tunç Kanunu

Oligarşinin Tunç Kanunu, Alman doğumlu İtalyan sosyolog Robert Michels tarafından 1911 yılında geliştirilen bir politik teoridir. Bu teori, herhangi bir demokratik organizasyonda yönetimin bir elit grup ya da oligarşi tarafından icra edilmesinin organizasyonun “taktiksel ve teknik gereklilikleri” kapsamında kaçınılmaz olduğunu öne sürer.

Oligarşinin Tunç Kanunu göre, karar vericiler, doğrulanmak ihtiyacı içinde olduklarından dolayı, destek elde etmek için bilgiyi manipüle etmektedirler. Liderin etrafındaki insanlar doğru bilgiyi engellemektedirler. İktidar gücü gerçekleri görmeyi engellemektedir. Meselâ, bir kişi sadece halihazırda iktidarda olması sebebiyle seçilebilmektedir. Başarısızlığına rağmen sırf kendi temsilcileri olduğu için, kendi seçim bölgesinde takdir edilmektedir.

“Robert Michels yüzyıl kadar önce kaleme aldığı Siyasal Partiler isimli ünlü yapıtında sosyalist ve sosyal demokrat partiler, işçi sendikaları ve kooperatifler gibi nitelikleri gereği demokratik bir yapı ve işleyişe sahip olması gereken örgütlerde, çoğunluk yönetiminin niçin kaçınılmaz biçimde azınlık ve tek lider yönetimine dönüştüğünü açıklamaya çalışmıştı. Bu yazı Amerikalı sosyolog Seymour Martin Lipset’in Siyasal Partiler’in 1960 da yayınlanan İngilizce metni için yazdığı “Giriş”in Türkçe çevirisidir. Michels’in eseri bir hayli eskimiş olmasına karşın içerdiği tahliller ve verdiği örnekler bakımından günümüzdeki örgütler için de geçerliliğini korumaktadır. Demokrasi teorisi ve uygulamasının kaydettiği tüm çağdaş gelişmelere karşın siyasal partilerin ve sendikaların başındaki lider kadro- larının uzun süreler için değiştirilememesi, herhalde zamanımızın önemli çelişkilerinden biridir. Aşağıdaki tahlillerin de gösterdiği gibi sağ partilere göre sol partiler, işveren sendikalarına göre de işçi sendikaları nitelikleri ve amaçları gereği daha demokratik olmak zorundadırlar. Oligarşik eğilimlerin kaçınılmaz olduğu hususunda gerek Michels, gerek Lipset güçlü gözlem ve düşüncelere sahiptiler; bununla beraber her iki düşünür de demokrasi idealine yaklaşmak için sürekli çaba harcanmasından yanaydılar; çünkü bu kurumların iç yönetiminde demokrasiden her sapmanın toplum yönetimi ya da işçi hareketi için olumsuz sonuçlar doğurması aynı şekilde kaçınılmaz olacaktı. Ancak zamanımızdaki yaygın düşünceye göre demokrasi son tahlilde hukuki yaptırımlarla değil, yine de kütlenin ya da tabanın yani üyelerin irade ve oylarıyla gerçekleştirilmelidir. Nitekim ülkemizde sendikalara ilişkin olarak Mitchel’in değindiği oligarşik eğilimleri önlemek amacıyla getirilmiş bulunan çeşitli yasal düzenlemeler zaman içinde başta Uluslararası Çalışma Örgütü olmak üzere çeşitli kurum ve çevrelerin eleştirileri sonucu tasfiye edilmişlerdir. Bu kuruluşların söz konusu kurallardan kalanlarının tasfiyesine yönelik istek ve eleştirileri hala devam etmektedir. Ancak burada siyasal partilere göre işçi sendikalarımızda demokrasi idealine daha fazla yaklaşıldığını söylememiz mümkündür. Ne var ki yine de sendikalarımızın yönetiminde inanılması güç uzun sürelerde, adeta ömür boyu kalabilmeyi başaran işçi liderlerine rastlanabilmektedir.

Öğrenci Yazıları-Rango ve İktidar Seçkinleri Teorisi

Sözlüklere göre elit veya seçkin sınıf, siyaset ve sosyoloji teorisinde, bir grupta orantısız miktarda servet, ayrıcalık, siyasi güç veya beceriye sahip olan küçük bir grup güçlü insandır ya da benzer türdeki diğerlerine kıyasla en iyi veya en güçlü olarak kabul edilen kişi veya kuruluşlardır.

Seçkinler kavramını sosyolojide ilk defa, Vilfredo Pareto kullanmıştır. Ona göre seçkinler tabakası, diğer insanlara göre daha üstün nitelikleri bulunan ve hangi alanda olursa olsun, büyük yetenekleri olduğunu gösteren en başarılı kimselerden meydana gelir.

Yazar Charles Wright Mills, 1916-1962 seneleri arasında yaşamış Amerikalı bir sosyologdur. Demokrasiye ve birey olarak insanın “onur” taşıması gerektiğine inanır. Mills, bir sosyolog, eletirici, yazar ve hümanist olarak anılır. C. W. Mills’in “Sociological Imagination (Sosyolojik Düşünce veya Sosyolojik Tahayyül isimleriyle çevrilmiştir), White Collar (Beyaz Yakalılar) isimli eserleri yanında en bilindik eseri The Power Elite (İktidar Seçkinleri) kitabıdır. İktidar Seçkinleri kitabı Amerikan toplumundaki iktidar seçkinlerinin kimler olduğu, nasıl iktidar seçkini olduklarını, iktidar seçkinliğinin neyi ifade ettiğini, iktidar seçkinlerinin yetkilerinin ve gücünün boyutlarını incelemeye çalışır.

Öğrenci Yazıları-Yapay Zeka Görünmez El Olabilir Mi?

Bu yazıda yapay zekanın Adam Smith’in Milletlerin Zenginliği başlıklı eserinde bahsettiği Görünmez El Teorisi gibi çalışabileceğini anlatmaya çalışacağım.

Görünmez El

Adam Smith’in Milletlerin Zenginliği başlıklı eserde geliştirdiği Görünmez El prensibine göre piyasaların mükemmel işlediği bir ekonomide, tüketiciler ve üreticiler kendi kişisel çıkarlarını maksimize edecek biçimde davrandıklarında, hiç amaçlanmadığı halde toplumsal çıkar da maksimize edilir, toplam refah da artar. Bu ise işsizliğin olmamasını içerir.

1.1 Peki Görünmez El Nasıl Çalışır?

Görünmez El’in çalışması için insanların bazı güdülerle hareket etmesi gerekiyor. Bu güdüler temelde aşağıdaki dört başlıkla açıklanabilir.

Özel Mülkiyet ve Miras Hakkı: Bireylerin sahip oldukları malları koruma ve artırma isteğini artırır. İnsanların daha çok çalışmasını ve üretmesini sağlar.

Arz ve Talep: Tüketiciler faydalarını maksimize etmeye çalışırken; üreticiler de maliyetlerini minimize edip kârlarını maksimize etmeye çalışıyorlar. Yani tüketiciler daha düşük fiyata daha çok ürün talep ederken, üreticiler ise daha yüksek fiyata daha çok ürünü arz ederler. Üreticinin arzı ve tüketicinin talebinin eşitlendiği yerde denge fiyatı oluşur ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlar.

Öğrenci Yazıları- The Congress ve Simülasyon

The Congress filminde ilk önce oyuncuların vücudunu tarayarak bilgisayar animasyonu olan bir versiyonlarını yaparlar, bu sayede oyuncuları istedikleri filmlerde istedikleri şekilde oyuncuların hangi filmde hangi rolde oynadığını bile bilmesine ihtiyaç duymadan oynatabiliyorlar.

Teknolojinin gelişmesiyle yirmi yıl sonra insanların hayal güçlerinin ürünü olan, herkesin kendisinin canlandırılmış bir avatarı olabileceği ancak değişken bir yanılsamalı duruma girmek için halüsinojenik ilaçlar kullanılması gereken, canlandırılmış, gerçeküstü bir ütopya yaratılır.

Bir yirmi yıl sonra halüsinojenik teknolojinin çok yaygın olduğu zamanlara geliriz. İnsanlar bu teknoloji sayesinde istedikleri forma bürünebilirler ve sonuç olarak insanlığın birçok olumsuz yönü artık mevcut değildir. Artık insanlığın çoğu halüsinojenik dünyadadır ve gerçek dünyada küçük bir seçkinler grubu, büyük zeplinleriyle yıkılmış şehirlerin üzerinde gezinirler.