13 Ekim 2023 Cuma

"Modern Zamanlar" Üzerine

Sadece başlangıçtaki sahneden başlayarak hemen bir analiz çıkarabiliriz. İlk sahnelerde gelen o sözler: ''Endüstri ve bireysel teşebbüsün hikayesi'' ve daha sonrasında gelen ''İnsanlık mutluluğu bulma mücadelesi veriyor''. Bu cümleler film konusunda ilk ipuçlarını veriyor ve arka planda akmakta olan o saat zamanın daraldığını ve bu daralan zamanda ise her bir saniyenin insan denen varlığın ömründen teker teker gittiğini ama insanoğlunun ise bu saatlerinin çoğunluğunu kendi için değil de bir sermayedarın maksimum çıktı hırsı için harcadığını birazcık derine dalarak hissedebiliyoruz. Bir koyun sürüsünden sonra gelen bir insan sürüsünden bahsetmek en azından izleyeceğimiz filmin bize kapitalizmin altında yatan sürü psikolojisini ve insanların bu sisteme uyum sağlamasından yahut sağlamaya çalışmasından bahseder nitelikte -ki bu daha ilk dakikalarda olan bir şey ve elbette genel hatlara baktığımızda bant üretim yöntemiyle bütün gücüyle çalışan işçiler ve tepelerinde ise bir sermayedar mevcut. Rekabet hat safhada ki bunu da sermayedarın odasına giren ve yaptığı makinayı pazarlamaya çalışan bir müteşebbisin pazarlama sözcüklerinden anlıyoruz ve sermayedarların bu rekabet içerisinde ön plana çıkmak için saçma ve gereksiz olsa bile her yola açık olduklarını da aynı şekilde odaya giren o müteşebbisten anlıyoruz. Atmosferde bir acımasızlık hakim, öyle ki Chaplin lavaboda bile patron tarafından kameralar ile izleniyor ve ihtiyacını bile tam gideremiyor ki bu da bize iş konusunda olan bir baskıyı, aceleciliği ama dürüstçe de bir köleliğin olduğunu gösteriyor ki bu noktada ilginç bir kölelik ile karşı karşıyayız. En sevdiğim sahnelerden birisi de Charlie Chaplin'in çarkların arasında takılması oldu -ki bu bence filmin direkt olarak ana fikri: ''Çarkların arasında kaybolmak''. 1936 yapımı bu film ile günümüz 2023 senesinde bir benzerlik var; aradan yaklaşık 87 yıl geçmesine rağmen karşımızda kapitalizmin alabileceği en güçlü formlardan birisi duruyor. Evet, belki, 1930'ların sonuna doğru dünya ve çalışma şartları günümüzdeki kadar iyi değildi. Bunu, elbette, her rasyonel insan kabul edecektir ama kapitalizmin geçirdiği bu evrim bize artık bir ekonomik sistemden daha çok bir kültür olduğunu gösteriyor çünkü kapitalizmin etki alanı artık ekonomik olarak nasıl bir sistem olduğundan da öteye harcama alışkanlıklarından tutun da tükettiğimiz ve kabul ettiğimiz her düşünceye ve düşündüğümüz her fikre hem sosyolojik hem de psikolojik açıdan etki ediyor. 

Chaplin'in fabrika içerisinde dans ettiği ve tonlarca makinanın kontrol tuşları ve şalterleriyle adeta bir çocukmuşçasına oynaması akıllara belki de ilk olarak delirdiğini getirse de bakmamız gereken bir diğer perspektif ise işçilerin unuttukları özgürlüklerini onlara fabrikada çocuk gibi oynayıp makinaları bozmasıyla hatırlatmıştır. Burada işçiler olarak mesaj vermek istedikleri kesim biz insanlık oluyor ki çocukluk ise burada özgürlük olarak nitelendirebileceğimiz bir olgu ve işçilerin hayret verici tepkilerini Chaplin'e sanki başka bir dünyadan geliyor gibi bakmalarını da unutmamak lazım. Çünkü özgürlük denen şeyin emek arz edenlere ne kadar uzak olduğunu ancak o hayret verici bakışlardan başka bir şey anlatamazdı ve özgürlüğü o anlarda tatmış Chaplin'in alınıp bir akıl hastanesine kapatılması düzeni bozacak herhangi bir kişinin daha çok kitleye ulaşamaması için tedavi edilmesi ve sonrasında herkesleştirilerek bırakılması çok önemli. Bence olayda bir başka gözümüze çarpan şey ise hastaneden çıkan Chaplin'in önüne düşen o bayrak ve arkasında beliren halk ki bu da halkın aslında direniş için hiçbir fırsatı kaçıramayacak kadar bıkmış ve sömürülmüş olması diyebiliriz. Başka sahnelerde gördüğümüz şeylerden birisi de açlık ile edilen mücadele ki buna en iyi örnek kadının tekne içerisindeki muzları çalıp çocuklara fırlatmasıyla anlayabiliriz. Öyle ki hayat pahalılığına yasaların çiğnendiğini ve açlığın hat safhada olduğunu rahatça anlayabiliyoruz. Bir diğer dikkatimi çeken şey ise bürokrat sınıf ile işçi sınıfının birbirine olan yabancılığı oldu ki filmin hapishane sahnesinde Chaplin'in hapishanedeki kaçma girişimini durdurduktan sonra ziyaretine gelen bakanın eşinin Chaplin'e olan yabancı ve şaşkın bakışlarından bunu rahatça anlayabiliyoruz. Son olarak, tabii, aşk, evet, burada kadın oyuncu ile aralarında geçen ring aracından kaçmayı aslında bu soğuk ve kasvetli sistemden çıkış olarak tanımlayabiliriz ve sonraki sahnede ise verilen mesaj açık. Aslında sevgi ve insani duygulara yönelmek bu soğuk ve mekanik olan kasvetli sistemden bir çıkış olarak biz izleyicilere verilmiş nitelikte ama işte önümüzde bir engel olduğunu da belirtiyor Chaplin. Bizi o evde yemek yerken ve evliyken hayal ediyor musun dediği tam o andan sonraki çıkardığı sonuç tam olarak öyle bir eve sahip olursak ve o hayal ettiğimiz yemekleri yesek mutlu olabiliriz düşüncesi -ki filmin sonlarına doğru aslında Chaplin'in ve biz insanların sahip olduğumuz o sonu gelmeyecek maddi hayallerin aslında bizi mutluluğa götürmeyeceği mesajını da kendi içerisinde veriyor. Sonuç olarak sinema tarihinin en eski filmlerinden birisi olan bu Charlie Chaplin eserinin dönemin zorluklarını ve kapitalizmin altın çağının yakınlarındayken bile ne kadar acımasız ve distopik olduğunu sosyolojik ve sinematik olarak gözlerimizin önüne seriyor.  

Yazan: Cemil Faris Aysel