Chaplin'in fabrika içerisinde dans ettiği ve tonlarca makinanın kontrol tuşları ve şalterleriyle adeta bir çocukmuşçasına oynaması akıllara belki de ilk olarak delirdiğini getirse de bakmamız gereken bir diğer perspektif ise işçilerin unuttukları özgürlüklerini onlara fabrikada çocuk gibi oynayıp makinaları bozmasıyla hatırlatmıştır. Burada işçiler olarak mesaj vermek istedikleri kesim biz insanlık oluyor ki çocukluk ise burada özgürlük olarak nitelendirebileceğimiz bir olgu ve işçilerin hayret verici tepkilerini Chaplin'e sanki başka bir dünyadan geliyor gibi bakmalarını da unutmamak lazım. Çünkü özgürlük denen şeyin emek arz edenlere ne kadar uzak olduğunu ancak o hayret verici bakışlardan başka bir şey anlatamazdı ve özgürlüğü o anlarda tatmış Chaplin'in alınıp bir akıl hastanesine kapatılması düzeni bozacak herhangi bir kişinin daha çok kitleye ulaşamaması için tedavi edilmesi ve sonrasında herkesleştirilerek bırakılması çok önemli. Bence olayda bir başka gözümüze çarpan şey ise hastaneden çıkan Chaplin'in önüne düşen o bayrak ve arkasında beliren halk ki bu da halkın aslında direniş için hiçbir fırsatı kaçıramayacak kadar bıkmış ve sömürülmüş olması diyebiliriz. Başka sahnelerde gördüğümüz şeylerden birisi de açlık ile edilen mücadele ki buna en iyi örnek kadının tekne içerisindeki muzları çalıp çocuklara fırlatmasıyla anlayabiliriz. Öyle ki hayat pahalılığına yasaların çiğnendiğini ve açlığın hat safhada olduğunu rahatça anlayabiliyoruz. Bir diğer dikkatimi çeken şey ise bürokrat sınıf ile işçi sınıfının birbirine olan yabancılığı oldu ki filmin hapishane sahnesinde Chaplin'in hapishanedeki kaçma girişimini durdurduktan sonra ziyaretine gelen bakanın eşinin Chaplin'e olan yabancı ve şaşkın bakışlarından bunu rahatça anlayabiliyoruz. Son olarak, tabii, aşk, evet, burada kadın oyuncu ile aralarında geçen ring aracından kaçmayı aslında bu soğuk ve kasvetli sistemden çıkış olarak tanımlayabiliriz ve sonraki sahnede ise verilen mesaj açık. Aslında sevgi ve insani duygulara yönelmek bu soğuk ve mekanik olan kasvetli sistemden bir çıkış olarak biz izleyicilere verilmiş nitelikte ama işte önümüzde bir engel olduğunu da belirtiyor Chaplin. Bizi o evde yemek yerken ve evliyken hayal ediyor musun dediği tam o andan sonraki çıkardığı sonuç tam olarak öyle bir eve sahip olursak ve o hayal ettiğimiz yemekleri yesek mutlu olabiliriz düşüncesi -ki filmin sonlarına doğru aslında Chaplin'in ve biz insanların sahip olduğumuz o sonu gelmeyecek maddi hayallerin aslında bizi mutluluğa götürmeyeceği mesajını da kendi içerisinde veriyor. Sonuç olarak sinema tarihinin en eski filmlerinden birisi olan bu Charlie Chaplin eserinin dönemin zorluklarını ve kapitalizmin altın çağının yakınlarındayken bile ne kadar acımasız ve distopik olduğunu sosyolojik ve sinematik olarak gözlerimizin önüne seriyor.
Yazan: Cemil Faris Aysel